MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Al sana nur topu gibi  bir paradoks!
Melek ERYAZICI
YAZARLAR
25 Şubat 2021 Perşembe

Al sana nur topu gibi  bir paradoks!

Yüzyıllardır ayrımcılık eksenli sosyo-politik ideolojilerin içinde ve dışında

metalaştırılarak ikincil pozisyonda benlik savaşı veren,

özne-nesne çıkmazında sıkışıp kalmışlığın adıdır kadın.

Yaşama katkısının yadsınamaz gerçekliği bir yana,

ontolojik açıdan, yaşamı türlü şekilde sağaltarak anlamlandırdığı,

değer kattığı, en önemlisi sürdürülebilir yaşam dinamiklerinin altın oranı olduğu da aşikar.

Nitekim, cinsiyet bazlı ideolojik ikilemlerin kör noktasında,

toplumsal ve bedensel çift yönlü varlık algısı yansımasıyla,

çoğaltırken değerinden süresiz eksil(ti)len de tek varlıktır.

Kadının çağdaşlaşma sürecindeki sair söylemi

toplumun onu algılayış biçimiyle örtüşmediğinden,

kadın kimliği halen cinsiyete dair bir arafın sınavını veriyor.

Paradoks tam da burada başlıyor işte.

Gelecekten umudunu yitirmeyen, savaşçı ruhlu kadın

bir diğer kadının iğdiş edilmiş hakkını savunmaya çalışırken,

savaşmaktan vazgeçmiş, toplumsal algıyı kanıksamış kadına

çaresizlikten çare üretmenin erdemini aşılamaya çalışırken,

önünde uzanan korku duvarını aşmayı ve

kendini yeniden yaratmanın mucizesini nasıl anlatacak?

Haydi anlattı diyelim...

Varlık bilincine ulaşma yolunda,

anne ve eş olmaktan başkaca statü farkındalığına erişememiş,

domestik ögelerle özdeşleşmiş naturasının sınırlı alanında

dört duvar içinde kendilerinden bihaber yaşayıp giden kadınları

farkındalık köprüsünden geçmeye nasıl ikna edecek?

Kadın kelimesinin çağrışım listesinde yer alan

nitelikli sıfatlardan hangisi ile yoluna devam etmeyi seçecek kadın?

Yıllarca seçilmeyi beklemenin erdem olduğuna inandırılmışken,

seçebilme yetisinin nasıl farkına varacak?

Ataerkil toplumun dayatmalı düzeni içerisinde,

modern-geleneksel

çalışan-çalışmayan farketmeksizin,

batıdaki ve doğudaki kadının

maruz kaldığı şiddet, taciz, tecavüz

ve cümle sıkıntılarının benzerliği,

boğazına dizilen hevesi,

ve hatta suskunluğu da hala özdeşken üstelik.

Toplum tarafından sunulan cinsiyet rollerinin benimsenmesinde

içine doğduğumuz kültürün şekillendirme gücünün bilinci ile yaşıyoruz.

Bu bilincin bizi nasıl sınırlandırdığı ya da

varlık nedenimizin sınırsızlığına olan inancımızın olup olmadığı asıl mesele.

Kadınların zihinlerinde mayaladığı düşünceleri

bu tür bir ikilemin kucağına düşmemek uğruna

ruh boşluğunda nasıl sessizce sallanır sizce?

Cinsiyet bağımsız ortak bir söylem yaratmanın anahtarı

O kadim sonsuzlukta bulunmayı beklerken,

hiç şüphesiz nitelikli toplumsal eğitim,

her iki cinsi eşitlikçi yaşam düzleminde

daha sağlam konumlandıracak

ve her türlü ayrımcılığın sonunu getirecek

köprüden önce son çıkışımız.

Fikirlerin söylem bütünlüğü

cinsiyet bağımsız, ortak ve güçlü bir ses bulduğunda

kadının güncesini yeniden inşa edebilmemize olanak verecektir.

Virginia Woolf ile bitirelim:

“Kadınlar yüzyıllar boyu erkeği olduğundan iki kat büyük gösteren bir ayna görevi gördüler. Büyülü bir aynaydı bu ve müthiş bir yansıtma gücü vardı.”
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Bahattin SÜMER
 25 Şubat 2021 Perşembe 19:56
Yaşananlar sadece bizim coğrafyamıza has bir durum değil.Dünyanın neresine bakarsanız bakın kadının sadece adı var.İş yerinde toplumda evde.Kültür seviyesiylede alakalı olduğunu sanmıyorum.Karısını döven profesör,tecavüz eden bürokrat,işyerinde taciz eden genel müdür.Bütün mesele aslında yetiştirilme tarzında.Her dönem erkeklerin üzerine kurulmuş ilgi ve hoş görünün sonucu.Anne baba olarak iyi bir erkek çocuğu yetiştir mek önemli.
 Mert C.
 25 Şubat 2021 Perşembe 14:54
Hocam,emeğinize sağlık,yine çok güzel bir yazı olmus
 Gonca Çınkır
 25 Şubat 2021 Perşembe 14:53
Super bir yazı, bir kadının toplumsal varoluş savaşı umarım birgun başarıyla sonuçlanır ve kadın kimliğiyle adil (olması gerektiği gibi), toplumda eşit bir birey şeklinde görülebilir .emeğine sağlık ,kalemine sağlık ,kadının sessiz çığlıkları birgün ses bulup,kadının guncesini yeniden inşa edebilmek ümidiyle ...
 Erhan Doğanay
 25 Şubat 2021 Perşembe 11:21
Emeğine ve kalemine sağlık. Bu kadar güzel bir anlatım ve ifade tarzı.????????
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz